https://www.sporunuyap7.com/sitemap_index.xml
New York Yapılacaklar Listesi - Gezilecek Yerler
Anasayfa » Haber » New York Yapılacaklar Listesi

New York Yapılacaklar Listesi

16.10.2022 14:00:00

 

Amerika turlarında ayak basılan ilk nokta genellikle New York. Çok büyük bir şehir olmasına rağmen New York tatilinde görülecek yerlerin neredeyse hepsi Manhattan adasında bulunuyor. Günlerinizi daha kolay planlayabilmek için New York’ta gezilecek yerleri ve turistik yapıları mahallelere ayırarak anlatacağız. Baştan söyleyelim New York’u gezdim bitirdim demek imkansız. Manhattan’ın tüm sokaklarına girip çıksanız dahi, ki pek mümkün değil, burası fazlasıyla yaşayan ve değişen bir şehir. Trend olan bölgeler, yeni açılan mekanlar, farklı dönemlerde farklı aktiviteler ve zevklerle New York’a defalarca gelseniz bile hep keşfedecek yeni bir şey bulmak mümkün.

New York’ta hafızamıza kazınmış turistik yapıları, hayat dolu mahalleleri gezip, o “filmler“de izlediğimiz havayı içimize çekmenin keyfi oldukça enteresan. New York seyahatiniz boyunca kendinize sokaklarda güzel anılar yaratın ve bu dinamik şehrin hayatına karışmaya çalışın. Turist olduğunuzu çaktırmazsanız kimse anlamaz, burada herkes biraz turist aslında. 🙂

New York, fazlasıyla turistik olması ve gezilecek çok fazla yeri olması sebebiyle iyi planlama yapılması gereken bir yer. Bu sebeple günlük olarak gezilecek bölgeleri belirleyip rotalar çıkarmakta fayda var. İyi bir planlama yapmak ve ipuçlarını kaçırmamak için tüm New York gezi rehberi sayfalarımızı inceleyin, 

New York’ta Görülmesi Gereken Yerler ve Turistik Yapılar

New York’un turistik yerlerinin neredeyse hepsi Manhattan’da, o yüzden Manhattan’ı genel anlamda bölgelere ayırarak anlattık. Bir kenarda “Empire State of Mind” şarkısını da açtıysanız hazırız, hadi başlayalım;

Midtown

Manhattan’ın merkezi New York gezisine başlamak için ideal bölge. New York’un turistik yapılarının önemli kısmı burada. New York’un en turistik noktası “Times Square”de turistliğe doyup sonra hayata karışalım.

Times Square:

Dünyanın en ünlü meydanlarından biri Times Meydanı reklam ışıklarıyla gözlerinizi alırken distopik bilimkurgu filmlerinden birinde gibi hissediyorsunuz kendinizi. İlk saniyeden kalabalığın içine düşüp fazla turistik bir yerde olduğunuzu hissettiriyor. Beklentinizi düşük tutun, Times Square gerçekten New York’u yansıtmıyor, biraz absürtlük biraz abartı. Gelmişken ucuza Broadway bileti almak için TKTS yazan kiosklara uğrayabilirsiniz. Buraya bir kez de kalabalık dağıldıktan sonra gece gelin, karanlık içindeki led ışıklar altında sürreal bir ortam oluşuyor, ama unutmayın buradaysanız turistsiniz, New Yorker’lar başka yerlerde.

Empire State Binası:

New York’un simge binası Empire State yapıldığı 1931 yılından sonra uzun süre boyunca dünyanın en yüksek gökdeleniydi. New York’ta elbet bir kez bir gökdelenin tepesinden şehre bakmak şart, ama bizce bu Empire State değil çünkü Empire State olmadan manzara biraz eksik. 🙂 O yüzden Rockefeller Center’ı önereceğiz. Yine de tutmayın beni derseniz 86. katındaki gözlem odası 32 $, en tepesinde 102. kata da çıkacağım derseniz toplam 55 $. Sıra beklemeye hazırlıklı olun, biletinizi internet üzerinden almanız her zaman faydalı olacaktır.

Empire State Binası gece ışıklarıyla da meşhur. Dünya Kupası gibi global olaylarda rengini simgeleştirmesiyle de ününü katlıyor. Empire State’i yakından seyretmek için en iyi mekanlardan biri hiç kuşkusuz 230th.

Rockefeller Center ve Top of the Rock:

Ünlü Rockefeller Center önündeki yatar gibi duran altın adam heykelini ve önündeki buz pistini tonlarca filmde görmüşsünüzdür. Dünyayı yöneten dış mihrakların en ünlüsü, illuminatilerin başı Rockefeller ailesinin bu dev plazasının tepesine çıkıp sen mi büyüksün ben mi New York demezseniz darılırız. 30 Rock dizisini izleyenler hatırlayacaktır NBC’nin televizyon çekimleri de burada yapılmaktadır. Çok ilgililer binanın içinin gezdirildiği turlara da katılabilir.

Top of the Rock gözlem yerine giriş 30 $, hem gece hem gündüz paketiyle iki kez çıkmak isterseniz 45$. Girişte binanın yapım aşaması ve Rockefeller ailesinin hikayesi de anlatılıyor. Biletinizi internetten alın, binaya gelip boşuna sıra beklemeyin. Gün içinde almak isterseniz çoğu saat dolmuş olabilir, bir gün önceden almakta fayda var. Günbatımına yakın saatler ideal. Burası New York’u tepeden fotoğraflamak için en iyi nokta, tepeye çıktıktan sonra hiç beklemeden en üst kata çıkın ve keyfini çıkarın.

Kış aylarında New York’a gelenler için ise önündeki buz pistinde vakit geçirmek şart. Buz pisti çok kalabalık oluyormuş onu siz bilirsiniz, ama en azından bu tipik sahneyi görmeye gelin deriz. Buz pisti demişken kış aylarında Bryant Park’ta ve Central Park’ta da buz pistleri olur ve Bryant Park’taki ücretsizdir.

Chrysler Building:

New York’un bizce en estetik ve ikonik gökdeleni, Empire State’ten 11 ay önce inşa edildiğinde dünyanın en uzun gökdeleniydi. Gümüş gibi parlayan tepesi, sade ışıklandırmasıyla hemen göze çarpan gökdelen, süper kahraman olsak tepesinden inmeyeceğimiz, uzaylı olsak patlatmaya kıyamayacağımız bir şaheser.

Bryant Park:

Şehrin en hareketli bölgesinde solunlanmak için nefis bir park. Çevresindeki gökdelenlerin manzarasıyla iyi hissediyor, iş çıkışı Bryant Park’ta buluşalım diyesi geliyor insanın. Bir New York geleneği olarak yaz aylarında parkta ücretsiz sinema gösterimleri oluyor.

Grand Central Terminal:

Chrysler Building’in hemen yanındaki güzel bir mimariye sahip merkez tren istasyonu, biraz ücretsiz wi-fi molası verip insanların koşuşturmacasını izlemek için keyifli. İç mimarisi de şehrin endüstriyelliğinden uzak, biraz daha Avrupa istasyonlarını andırıyor.

New York Public Library:

Bryant Park’ın hemen arkasındaki kütüphanede ana okuma odası kitaplara, hayallere dalmak için mükemmel bir yer. Belki çıkışında biriyle çarpışırsınız kitaplar yerlere saçılır, toplarken göz göze gelirsiniz falan, burası New York.

Flatiron:

Üçgen şeklindeki bina New York fotoğraflarının olmazsa olmazı. 1902’de yapılan gökdelen New York’un en eski gökdelenlerinden biri ve hala New York’taki en güzel binalardan.

Upper West Side

Central Park’ın batı yakası, New York’un günlük hayatına karışmak için en keyifli yerlerden biri. Çoğunlukla iki katlı evlerden oluşan nizami sokaklarda kendini kaybetmek ve Seinfeld’den replikler hatırlamak için ideal.

Dakota Binası ve John Lennon Anıtı:

Birçok ünlüye ev sahipliği yapan ve The Beatles’ın ünlü solisti John Lennon’un da son evi olan Dakota Binası’ndan Central Park’a doğru John Lennon’un son kez yürüdüğü yollardan geçip, 72 West Caddesi’nden Central Park’a girildiğinde John Lennon’un vurulduğu noktaya varmış oluyorsunuz. Burası Central Park gezinize başlamak için en iyi seçeneklerden biri. Hemen yakındaki Lavient Bakery‘ten nefis çikolata parçalı kurabiyelerinizi alıp geçebilirsiniz, sıra gözünüzü kotkutmasın, o sıra boşuna değil. 🙂

Bölgedeki diğer önemli noktalar; keyifli New Jersey manzarasıyla Riverside Park, şehrin önemli müzelerinden (Ross’un çalıştığı 😉 ) American Museum of Natural History, Seinfeld’lerin dizideki buluşma noktası Tom’s Restaurant, önemli ve tarihi yerel marketlerden, yahudi şarkuterisi Zabar’s (fiyatlar pahalı ama leziz bir sandviç için uğrayabilirsiniz.)

Upper East Side

Central Park’ın doğu yakası, müzeleri ve New Yorker stili evleriyle zengin olsanız yaşayabileceğiniz bir yer. Central Park’tan iki sokak uzaklaşınca elit bir sakinliğe bürünüyor ve kendinizi şehirli hissetmenizi sağlıyor. New York’ta çekilen dizilerde ve filmlerde aşina olduğumuz birkaç katlı apartman daireleri arasında dolaşmak, hayaller kurmak büyük keyif.

Bölgedeki en önemli nokta hiç kuşkusuz dünyanın en önemli müzelerinden Metropolitan Museum of Art (MET) ve hemen karşısındaki Guggenheim Müzesi. Ünlü 5. Avenue boyunca yürüyüp ara sokaklara dalarak gezinebilir, Madison Avenue‘da süper zengin değilseniz satın alamayacağınız butiklere bakınabilirsiniz. Burası Manhattan’ın oturulabilecek en lüks bölgelerinden biri, pek otel de yok, müzeler haric yerel New York’lulara özel kalmış denebilir. Tatlı molası için önerimiz; Two Little Red Hens.

New York yeme içme için gerçekten çok keyifli ve çeşitli bir şehir, uygun fiyatlı sürprizlerden, lüks ve üst düzey yemeklere bir dünya seçenek var. 

Chelsea

New York’un bir başka havalı bölgesi Chelsea, gay topluluğu bol, sanat galerileri, keyifli mekanları ve spor mabedi Madison Square Garden’ıyla aktivitesi bol bir bölge.

High Line Park:

Yakın zamana kadar Manhattan’a yemek taşıyan tren yolu, ihtiyaç ortadan kalkınca parka dönüştürülmüş. Mükemmel bir yeniden kullanım örneği olarak bir üst geçit parkı gibi, tren raylarının arasından yürünen parkta keyifli manzaralar eşliğinde bir yürüyüş yapabilirsiniz.

Chelsea Market:

Bir zamanlar Oreo fabrikası iken şimdi binbir çeşit gurme restoran ve marketin bulunduğu bir mekana dönüşen market, bir başka yeniden kullanım harikası. Hiçbir şey yemeyecek olsanız dahi turlamaya değer.

Sanat galerileri:

Bölgede dağınık şekilde birçok sanat galerisi var. Açılışa denk gelirseniz turist olduğunuzu çaktırmayıp elinize bir kadeh alıp ortamlara akabilirsiniz 🙂

Madison Square Garden:

Basketbol ve buz hokeyi maçlarının yanısıra büyük konserlerin de düzenlendiği mekanda bir aktivite yakalarsanız kaçırmayın. En azından çevresinde gezinip havayı koklayın.

Chinatown

Sadece Çin’den değil Asya’dan birçok insanın yaşadığı, tabelalardan mağazalara bambaşka bir ülkeye geldiğinizi hissettiren dinamik bir bölge Chinatown. Ucuz ve kaliteli yemek için en iyi adreslerden biri olmakla beraber, Amerika’nın çokkültürlülüğünü gözlemlemek için de birebir. Chinatown’un meydanında kumar oyanayan yaşlı amcalarla konuşmak istediğimizde ingilizce dahi bilmediklerini gördük. Amcalar dalga geçer gibi dünyanın merkezinde kendi dünyalarını kurmuşlar.

Bölgede yemek önerimiz;  Tasty Hand-Pulled Noodles. Oldukça mütevazı esnaf lokantası tadında mekanlarında 8 $’a yediğimiz en iyi noodle’lardan birini yedik.

Little Italy

New York’un küçük İtalya’sı Chinatown kadar büyük değil, birkaç ana caddeden olşuyor. Bölgede güzel İtalyan restoranları ve keyifli bir atmosfer var. Bölgenin en ünlü ve tarihi mekanlarından biri cannolileriyle meşhur Ferrara Bakery. Bize fazla turistik geldi ve cannolilerine de bayılmadık. Cannoli eksperi olduğumuzdan değil, sanırız cannoliyi toptan beğenmedik. 🙂 Burada daha yeni ve küçük bir kafe olan Eileen’s Special Cheesecake‘e ise bayıldık. Akşam olmadan buraya uğrayın ve yiyebileceğiniz en güzel cheesecakelerden birini yiyin, bize teşekkür edin. 🙂

Brooklyn Köprüsü ve Williamsburg

Woody Allen’ın ünlü filmi Manhattan’da Brooklyn Köprüsü’nde yürünen romantik bir sahne vardır. O sahneyi ve nefis filmi anarak Brooklyn Köprüsü’nden yürüyerek Manhattan’dan Brooklyn’e geçmek New York’ta yapılması gerekenlerden biri. Köprüde yürürken arkanıza bakıp Manhattan manzarasının tadını çıkarın.

Karşıya geçince New York şehrinin hipster bölgesi, alternatif mekanlarla dolu Williamsburg’da gezinebilirsiniz. Sakallı, gözlüklü, bez çantalı dostlarla bölgenin rahat barlarında takılabilirsiniz. Hipsterlar, belli bir süre sonra “burası fazla hipster.” diyerek yeni bir endüstriyel bölge keşfine çıkar. New York’ta bu değişim gerçekleşene kadar merkez burası. Brooklyn’e geçmişken butik bir bira üreticiyken dünya markası haline gelen Brooklyn Brewery‘e de bir ziyaret planlayabilirsiniz.

Greenwich Village

Manhattan’ın farklı dokusu olan bölgelerinden, New York Üniversitesi’nin kampüsleriyle dolu Greenwich Village, tuğla evleriyle sakin, sanatçı bir bölge. Friends dizisi hayranlarıına not: Friends dizisindeki gençlerin evi de bu bölgede.

Ögrenci barlarına göz atayım derseniz 8. ve 9. caddeler canlı. Bölgede New York’un en eski barlarından 1854’ten kalma eski pub Macsorleys Old Pub Ale’yi de ziyaret edebilirsiniz. Sadece kendi ürettikleri beyaz ya da dark bira satılıyor. İçerisi tonlarca antika eşyayla dolu. Fıçı bira 5 $.

Lower Manhattan ve Financial District

Dünya ekonomisinin kalbi Wall Street’in bulunduğu finansal bölgede, dünya ekonomisi ve Amerika tarihi  için simge olmuş birçok yapı bulunuyor. Merakınıza göre biraz vakit geçirebilirsiniz ama çok da orijinal bir bölge olduğunu söylemek güç. Önemli yapılar; New York Stock Exchange Binası, Federal Hall ve agresif Amerikan ekonomisinin simgesi Charging Bull heykeli.

11 Eylül saldırısıyla yıkılan ikiz kulelerin yerine yapılan anıt görülmeye değer, hemen yanında da saldırı ve hayatını kaybeden insanları anlatan bir müze bulunmakta. Anıtın yakınına inşa edilen Amerika’nın en yüksek binası One World Trade Center da Mayıs 2015’te açıldı.

Central Park

Şehir planlanırlen 1875 yılında yapılan ve şurasından kırpıp bir “Kışla” mı yapsak denilmeyen, dünyanın belki de en değerli noktasındaki park gerçekten çok büyük. Hepsini gezmek için ayrı bir New York seyahati planlamanız gerekebilir. 73 West Caddesi’nden Central Park’a girip John Lennon anıtında soluklandıktan sonra gezinize başlayabilirsiniz. Bir gününüze göl kenarında kahvaltı yaparak başlayıp kendinizi kırk yıllık New Yorker gibi hissedebilirsiniz.

Özgürlük Anıtı

New York’un en turistik yapılarından özgürlük anıtını ziyaret etmek isterseniz, New York’un en güneyindeki Battery Park’tan kalkan Liberty Island feribotlarıyla Özgürlük Anıtı’nın bulunduğu adaya geçebilirsiniz. Açıkçası şehrin havasından kopup bu kadar turistik bir şey için zaman ve para harcamanızı önermeyiz. Özgürlük Anıtı’na çıkmak ne zaman olursa olsun, gün boyu sırada beklemek ve tonlarca turistle birarada olmak demek. Ama illa biraz daha yaķından görmek isterseniz, yine Battery Park’tan kalkan ücretsiz Staten Island feribotlarına binebilirsiniz. Deniz üzerinden Özgürlük Anıtı’nı görebilir, aynı zamanda Manhattan manzarasının da tadını çıkarırsınız.

Soho

New York’un en elit bölgelerinden Soho, sanat galerileri, butikler ve keyifli ayak üstü barlarıyla iyi hissettiren bir yer. Uğrayıp birkaç kadeh devirmelik güzel lokal barlar da bulunmakta.

Hell’s Kitchen

Cehennemin mutfağı gibi ironik bir isimle her türlü restoranın ve barın bulunduğu, orta sınıf mekanlarıyla canlı bir bölge. Akşam gezineyim gözüme güzel gözüken bir yerde oturayım derseniz karşınıza elbet bir seçenek çıkacaktır. Konser havasında olmayan ve rezervasyon gerektirmeyen canlı müzik barları da ilginizi çekebilir.

Meatpacking District

İstanbul’un Karaköy’ü diyebileceğimiz bölge, önceleri adı üstünde kasapların yoğunlukla bulunduğu bir sanayi bölgesi iken şehrin en trend yerlerinden birine dönüşmüş. New York trendleri sürekli yenilenen bir şehir olduğu için bir dönem sonra daha marjinal yerler ünlü olacaktır. Burada ilk bakışta görülmesi zor, şık gece mekanları bulunmaktadır ve fiyatlar da oldukça yüksektir. Biraz düzgün giyinip Standart Hotel’in tepesindeki bara çıkıp elit ortamlara karışabilirsiniz. Gecesine göre kapıda sorun yaşama ihtimaliniz olabilir, siz yine de en iyi kıyafetlerinizi ve pozitif enerjinizi takınıp şansınız deneyin. New York’un ünlülerinin de sıklıkla buralardaki üst düzey gece mekanlarında takıldığını hatırlatalım.

Harlem

Hayallerde gangsta ortamlar olsa da Harlem oldukça sakin bir bölge. Manhattan’ın genelindeki ışıltının azalıp hayat mücadelesinin yoğunlaştığı, Afro-Amerikalıların çoğunlukta olduğu bölgede turistik pek bir şey yok açıkçası, çoğunlukla TOKİ benzeri büyük bloklu evler bulunuyor. Yine de kısa bir tur atmak keyifli olacaktır en azından merakı giderecektir. Filmlerde kafalarını garip fön makinalarına sokan ablaların olduğu kuaförlerin yanından geçmek ve her an hiphop yapacak gibi bağırışan abilerin yanından geçmekten biz keyif aldık. New York gezimiz boyunca airbnb‘den bulduğumuz, Colombia Üniversitesi’nde okuyan bir arkadaşın evinde Harlem’de konakladık. Gündüzünde de gecesinde de yan gözle bakanla karşılaşmadık.

Roosevelt Adası Hava Tramvayı

Manhattan’ın hemen yanındaki küçük Roosevelt Adası çoğunlukla evlerin bulunduğu sakin bir bölge olsa da Roosevelt Adası’na giden hava tramvayı oldukça keyifli ve ucuz bir turistik eğlence vaadediyor. 59th Street ve 2nd Avenue’da bulunan tramvaya tek biniş metro ücreti ile binip Manhattan’ı tepeden seyredebilirsiniz.

New York’un Müzeleri

Metropolitan Museum of Art (MET):

New York’ta bulunan dünyanın en sayılı müzelerinden en önemlisi hiç kuşkusuz tüm dünya tarihi ve sanatına tanık olabileceğiniz dev müze, Metropolitan Sanat Müzesi’dir,  kısaca MET olarak anılır. İçerisindeki 2 milyondan fazla eseri gezmek günlerinizi alabilir. Bütün benzeri dev müzelerde olduğu gibi görmek istediklerinizi önceliklendirip planılı bir şekilde gezmek önemli. MET müzesi ile ilgili önemli bir ipucu verelim; müze aslında ücretsiz. Önerilen bir fiyat olsa da istediğiniz fiyatı ödemekte özgürsünüz, biz hayrına 5 $ verdik. Müzenin roofbar’ı, Central Park manzarasıyla oldukça keyifli.

American Museum of Natural History:

Bilimle, hayvanlarla, doğayla ilgili insanları mest edecek, oldukça zevkli bir müze. Dinazor fosillerinden, evrim anlatımına, dünyamızın ve üstünde yaşayan canlıların hikayesi, herkesin anlayabileceği bir sadecelikte ve eğlenceli şekilde anlatılıyor. Çocukken böyle müzelere girmiş ve öğrenmiş bir çocuğun ufkunun bambaşka olacağına şüphemiz yok. Çocuklu gezginlere daha da fazla öneririz. Bizde biyoloji dersinde neredeyse anlatılmayan Evrim Teorisi’ni, çocuğuna basit bir dille anlatan babaya da saygılarımızı sunarız. Bu müzede de MET de olduğu gibi ücret ödemek zorunlu değil..

Solomon R. Guggenheim Müzesi:

Müzesi ile olduğu kadar ilginç mimarisi ile de ünlü Guggenheim, MET’in hemen karşısında bulunuyor. Özellikle 1900’lü yılların önemli modern sanat eserleri bulunuyor. Dünyanın çeşitli yerlerinden modern sanat müzeleri bulunan Guggenheim’ler içinde favorimiz olan Bilbao Guggenheim Müzesi‘ni de anmadan olmaz.

 

Museum of Modern Art (MoMA):

Geçici ve kalıcı galerileriyle yakın dönem modern sanatının çok önemli eserlerini barındıran müze, nefis bir sanat merkezi.  Van Gogh’un en ünlü çalışmalarından “Yıldızlı Geceler”, Dali’nin eriyen saatleriyle meşhur “Belleğin Azmi” ve Andy Warhol’un ikonik “Campbell Çorba Konserve Kutuları” önemli eserler arasında. 

Sapanca Bungalov evlerde tatil keyfi için tıklayınız.

Diğer gönderilerimize göz at

Yorum yapın